Eris İnal ile Söyleşi – Elif Yeşilkaya

ERİS İNAL – SÖYLEŞİ

2023 Yaşar Nabi Öykü Ödülü’ne değer görülen Eris İnal ile ödül vesilesiyle konuştuk.

Herze ve Tedvir’in müjdesi henüz çok taze. Heyecanın bu ilk günlerinde konuşmanın keyfi bir başka olur diye düşündüm. Sevgili Eris, öncelikle davetimi kabul ederek konuk olduğun için teşekkür ederim. Öykü yolculuğunun nasıl başladığını merak ediyorum. Senin için bir uğraş olarak “yazı işleri” ne zaman doğmuştu? Kalemin, elinde sabırsızlıkla kıpırdandığı o ilk büyülü anı hatırlıyor musun?

İlk anı değil ama ilk anları belli belirsiz hatırlıyorum diyebilirim. Bu çok uzun bir yolculuk benim için. 6-7 yaşlarındayken çekingen şiirlerle başlayıp buralara dek geldi. Babam edebiyat öğretmeni ve şiir, fotoğrafçılık, heykel, tiyatro, resim gibi dallarla ilgilidir. Onun etkisi çok büyük bu yolculuğa başlamamda. Annem de aynı şekilde oldukça destekleyici, okumayı seven bir kadın. Kimse beni bilinçli olarak “Yaz, dene” diyerek itmedi ama bunu yapmanın neredeyse günlük akışın içinde olağan hissettirdiği bir ortam kurdular. Nazım Hikmet’in ve Karacaoğlan’ın şiirlerini okuyup bu iki uca öykünerek denediğim ilk şiirleri hayal meyal anımsıyorum ilk etapta. Sonra ben sekiz yaşımdayken annem ve halam o zamana dek yazdığım şiir ve öyküleri bilgisayara geçirip benim için kırtasiyede bastırmışlardı. İlk dosyam aslında odur. O dosyanın ismini (Kuşların Üstünde) daha sonra Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’ne ilk başvurduğum dosyaya koymuştum. Benim için anlamı hâlâ çok büyük.

Edebi türler arasında öyküyü sana daha yakın kılan nedir?

Tezcanlılığım ve çağrışımlara kendimi kaptırmam sanırım. Detaycı biri olmama ve bir konuyu derinlemesine öğrenmeyi çok sevmeme rağmen bunu roman gibi bir yapılanmaya götürmek için henüz çok sabırsız olduğumu düşünüyorum. Ayrıca okur olarak da değişik şarkılardan oluşan bir albümü dinlemek gibi geliyor öykü kitabı okumak. Bu albüm metaforunun getirdiği bir ferahlık var kafamda. Şarkıları atlayabilirim, şarkıların birbiri ardına dizilişindeki anlamı arayabilirim, ayrı ayrı neler hissettirdiklerini irdeleyebilirim ve hâlâ öykülerden ayrı albümün kendine has imajı kafamda sürmeye devam eder. Yine de hayatımın bu evresinde bunları hissediyor olmamı bir son olarak görmüyorum. Liseye dek şiir ruhuma daha yakındı sonra ben farkına bile varmadan öyküye yanaştım. Belki bundan sonra bambaşka şeyler hissederim.

Gençlik Ödülleri’ne giden süreç nasıl başladı? Yarışmaya başvururken neler düşlemiştin?

Dediğim gibi bu yarışmaya ilk katılışım 2021. Biraz son dakika ve şansımı denemek için yolladım dosyamı. O dosya 2018’de oluşmuştu; o dönem pek çok yazara, editöre ulaşmaya çabaladım. Özellikle fikir almak içindi bu, eleştiri duyabilirsem dosyanın potansiyelini gösterebileceğimi düşünüyordum. Çok kimseye ulaşamadım, kendi blogumu, podcastimi açmayı denedim, onları da bir sene sürdürdüm. Sonra Murat Çelik’in düzenlediği Nedir Bu Öykü İşleri isimli atölyeye denk geldim 2022 ağustos ayında. O zamana dek okuma ve yazma ritmim çok bozulmuştu, durağanlaşmıştım. Nitelikli ve tutkulu insanlarla okuduklarımızı, yazdıklarımızı paylaşmak beni harekete geçirdi. Çok da öğretici oldu. Bu dosyanın Herze isimli kısmındaki öyküler bu son süreçte ortaya çıktı. Elimde olan diğer metinlerle birleştirip bir kez daha deneme cesaretini de bu atölye esnasında kazandım.

Öykü Ödülü’ne değer görüldüğünü müjdeleyen telefondan sonra neler hissettin?

Bu 17-18 senelik bir hayaldi. Daha 6-7 yaşlarındayken ne olmak istiyorsun dendiğinde sanatın çeşitli kollarını sayardım; tiyatrocu, dansçı, yazar, müzisyen, ressam vs. Dolayısıyla telefon geldiğinde de çok duygulandım. Ellerim titredi, kapatınca mutluluktan ağladım. Çok uzun süre hayatım boyunca kitabım olmasa da bunu sürdüreceğim düşüncesini benimseyerek yazdım ve herhangi bir beklentim yoktu. Kendime ve yazdıklarıma hep güveniyordum ama akademik kariyere odaklanmayı planlamış ve bunu hep ikinci plana atmıştım kafamda. Tüm bunlar birleşince çok yoğun bir an yaşadım.

Bir öykücü olarak yazarken ve bu türde karar kılmışken, yayın dünyasındaki zorlukları düşünüp “okura” ulaşamamak gibi bir kaygın oldu mu?

Ulaşamama endişem yayın dünyasının zorluklarının yanı sıra çok daha büyük bir sebebe dayanıyordu. Ben 1998 doğumluyum ve içine doğduğum dünya teknolojik olarak hızlı evrilen bir dünyaydı. Elbette bu sosyolojiyi de insanların psikolojisini de etkiliyor. Yaşadığımız şartların, dünyanın gittiği yönün, insanlık olarak hazlara ve yaşama karşı bakış açımızın getirdiği yeni koşulların içinde kaybolma endişem çok baskındı. Hâlâ baskın diyebilirim hatta. Kültür ve insanların beklentileri benim iç dünyamdan çok farklı. Bunu kabul ediyorum ve benimsiyorum. Ama yalnız olmadığıma inanıyorum.

Varlık Yayınları tarafından yakın zamanda okurla buluşturulacak Herze ve Tedvir. Kitaplaşma süreci nasıl gerçekleşti? Yayına hazırlanırken sana eşlik eden bir editörle çalışmak nasıldı, katkıları ne oldu?

Editörüm Mehmet Erte, oldukça esprili, destekleyici ve sıcak davrandı. İlk andan itibaren editöryal süreçte çatıştığımız noktalarda bile beni uzun uzun dinleyip gereken yerde de hatamı fark ettirdi. Çok büyük değişikliklere gitmedik ama metne körleştiğim bir iki noktada bana oldukça faydası oldu.

Kitabın bir isim hikâyesi var mı? Okura sözlük açtıran bir yazarla mı karşı karşıyayız?

Küçükken sözlük karıştırmayı çok severdim. Dosyaya isim düşünürken de etimoloji sözlüğüne bir bakınayım belki ilham olur, çağrışım yapar bir şeyler dedim. Herze kelimesini ilk kez orada gördüm. Kafama takıldı, uzunca süre aklımda durdu, yanına eşini bekledi. Tedvir kelimesini ararken bilinçliydim. Önce dağıtıp sonra toparlamak istedim bazı şeyleri. Bu şekilde Herze ve Tedvir oluştu.

Herze ve Tedvir’de okuru ne bekliyor?

Döngüler ve bu döngülerin kırılması, bazen alışılagelmiş neden sonuç ilişkilerinin esneyip birbiri üzerine kapaklanması, yer değiştirmesi. Bunlar büyük kelimeler, büyük tanımlamalar farkındayım fakat yazarken hissettiğim buydu. Umarım okuyanlara da geçer.

Yazma biçimleri, yazma “anları” üzerine de senden bir şeyler duymak isterim. Nasıl doğar bir öykü senin içinde? Yaratım süreci nasıldır? Öykünün bittiğini nasıl fark edersin?

Çoğu kez bir çağrışım, doğada gördüğüm herhangi bir şey, bir köpeğin kulağını oynatması bile olabilir bu, anlık bir his yaratıyor. Bu hissi alıp kafamın gerisinde bir yere bırakıyorum. Sonra “demlenme” dediğim süreci bekliyorum. O fikir, o an, o his hiç olmamış gibi üzerine bir örtü çekip benden saklanmasına izin veriyorum. Bir gün kendiliğinden veya artık yazayım dediğimde kendi iskeletini kurmuş olarak karşıma çıkıyor. Çoğu kez tek seferde veya iki oturuşta bitiyor öykülerim, epey de kısa yazıyorum aslını isterseniz. On seferin sekizinde süreç böyle işlemekle birlikte bazen gerçekten bu fikir veya hissin neye bağlı olduğunu görmek için düşündüğüm de oluyor demlenme kısmına geçmeden önce.

Karakterlerini kurgularken, öyküde o dünyayı yaratırken senin yaratıcılığını besleyen neler var?

Mitoloji, masal ve halk hikâyeleri kesinlikle bu listenin başını çeker. Onun haricinde hayatın içinde insanlarla gündelik dinamiklerim de beni oldukça tetikliyor.

Bir öykü okuru olarak sen, kendi dil ve anlatım biçimin hakkında neler söylemek istersin?

Kendime ait bir dilim var ama karakteri hakkında keskin yorumlar yapabilecek kadar kararlı hissetmiyorum. Söyleyebileceğim tek şey duyulara önem verdiğim ve okurun öykülerle etkileşime geçerken bir şarkı dinliyormuş gibi hissetmesini ümit ettiğim. Çünkü kafamın içinde hep bir ritim var.

Peki, bir okur olarak neredesin? Tutkuyla sevdiğin yazarlar kimler, onlardan nasıl besleniyorsun?

Okur olarak çok yolum olduğunu düşünüyorum. Baskın olarak yakın hissettiğim isimler Bilge Karasu, Onat Kutlar, Murathan Mungan, Julio Cortázar, Hermann Hesse diyebilirim güncelde. Okurken de his odaklıyım; cümlenin sesi, ritmi, anlatısını doya doya hissettiğim ölçekte içime yerleşiyor ve beni besliyor.

Genel olarak edebiyat ödülleri hakkında ne düşünüyorsun?

Bu işle ilgilenen insanlar için güzel fırsatlar ortaya çıkardıklarını düşünüyorum. Fakat ödül alamadığımızda bizi olumsuz etkileyip yazma düzenimizde radikal değişimlere sebep oluyorsa biraz temkinli yaklaşmak lazım.

Edebiyat ödüllerinden bahsettik. Peki, yazar ile okuru buluşturan edebiyat dergileri ile ilgili neler söylemek istersin? İlk adım olarak gerekli görüyor musun? Senin de uzun bekleyişlerin, cevapsız mektupların oldu mu?

Dergi kültürü çok hoşuma gidiyor fakat şu anki koşullarda bunu üretenler için ekonomik olarak da kültürel olarak da zorlu bir alan. Ben dergilere öykü veya şiir yollamayı pek denemedim ama ilk adım olarak kesinlikle çok güzel.

İlk kitabı yakın zamanda okurla kavuşacak bir yazarsın şimdi. Peki, geleceği nasıl düşlüyor, ileriye dair neler düşünüyorsun yazınında?

Okuyup yazdıkça evrileceğimi, bu kitapta özde hissedilen şeyleri koruyarak daha olgun ve tadı damakta kalacak metinler üreteceğimi ümit ediyorum.

Üretmeye devam etmeni çok isteriz Eris. Vakit ayırdığın ve içtenliğin için teşekkürler. 

Elif Yeşilkaya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uğur Demircan “Masal” isimli yeni öyküsüyle Yazı Işleri’nde.

Bağlantı profilde.

Fotoğraf: Aydın Akburak
...

Sudenaz Kahraman, “Kül” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

Bağlantı profilde.

@sudenazzkahraman
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin son öyküsü “Bakkalın Oğlu” Sümeyye Batur’un kaleminden Yazı İşleri’nde.

@spslslsmy

Bağlantı profilde.
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin üçüncü öyküsü “Mavi Güneş” Enes Yazan’ın kaleminden Yazı İşleri’nde.

@enesyazan_

Bağlantı profilde.
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin ikinci öyküsü “Süt” Azra Ertek’in kaleminden Yazı İşleri’nde.

@azrertk

Bağlantı profilde.
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin ilk öyküsü “Radyo” Arman Yazan’ın kaleminden Yazı İşleri’nde.

@armanyazan_

Bağlantı profilde.
...

“Merhaba, ben Füruzan…”

Murat Uğurlu’nun kaleminden, üç uzun yaz ikindisinde yolunun kesiştiği Füruzan’a veda mektubu “Benim Füruzanlarım” Yazı İşleri’nde.

“İnsan olmak böyle bir şey midir acaba? Beşikten mezara upuzun, harcıâlem, manasız bir huzursuzluk…”

Bağlantı profilde.

@murat.vesaire
...

Van’da genç yazarlara, “Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak” isimli bir atölye veren Serpil Canalan bu yolculuğunu “Bir Çizgili Defter Meselesi” yazısıyla kaleme aldı.

Bağlantı profilde.

@serpilcnln
...

Mehmet Can Şaşmaz, “Ceza” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

Bağlantı profilde.

@mehmetcansasmaz
...

Ahmet Erkam Saraç, “Sakın Efsane Söyleme” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

@aerkamsarac

Bağlantı profilde.
...

Oğuz Dinç, “Herkesin Derdi Kendine” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

@oguzdinc_official

Bağlantı profilde.
...

Dilara Ulu, “İzafi Mesele” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

@dileabag

Bağlantı profilde.
...

Mehmet Can Şaşmaz, “Ödül” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

Bağlantı profilde.

@mehmetcansasmaz
...

Hatice Tosun, Duygu Terim’in “Aslında Her Şey Yolunda” kitabı üzerine yazdı.
Yazı İşleri’nde okuyabilirsiniz.

Bağlantı profilde.

@htc.tsn
@duyguterimm
@notoskitap
...

Patricia Engel’in “Aida” isimli öyküsü Zeynep Rade çevirisiyle Yazı Işleri’nde.

Link bağlantıda.

@patricia__engel @zeyneprade
...

Gizem Eroğlu, Sergey Arno’nun “Kapılar” isimli öyküsünü Yazı İşleri için çevirdi.

Bağlantı profilde.

@gizemm.eroglu
...

Taner Gülen, “Veçhe Farkı” isimli yeni denemesiyle Yazı İşleri’nde.

“Onca şahesere rağmen yazmayı sürdürürüz. Bir yere varmayacağını bildiğimiz bir devamlılığın eline bırakırız kendimizi. Eğer tersi geçerli olsaydı Shakespeare’den, Dostoyevski’den, Kafka’dan, Joyce’tan sonra hiç kimse kalem oynatmaya, tek bir laf etmeye kalkmazdı.”

Bağlantı profilde.
...

Yavuz Yavuzer, yakın zamanda Sel Yayınları’ndan yayımlanan “Âlemciler” isimli öykü kitabının yazarı Zafer Doruk ile söyleşti.

Link bioda.

@zaferdoruk421 @1yavuzyavuzer @selyayincilik
...

Lydia Davis’in yeni kitabı Our Strangers’tan kadınlığın aşamaları ve bir kız çocuğundan bir kadına dönüşmenin kafa karıştırıcılığı üstüne bir yazı, “Hayatımdaki Yeni Şeyler” Yazı Işleri’nde. Müge Oskay çevirdi.

Bağlantı profilde.

@mugeoskay
...

Deniz Büyükbozkırlı, “Yalnızlara Özel Menemen” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

“Menemenimi sahanıyla televizyon karşısındaki sehpaya taşıyorum. Ekranda adamın biri atölyesinde eyer yaparken atının geçirdiği kazayı, bacağındaki yarayı anlatıyor. Dünyaya at olarak gelmek ister miydim? Sağlam bir çifte atıp dört nala kaçmak? Aklım hep başka yerde, hep yanlış yerde…”

Link profilde.

@denizaybozkir
...

Yazı İşleri


Künye

Yayın Yönetmeni

Murat Çelik


Yayın Kurulu

Duygu Değirmenci

Elif Yeşilkaya

Eris İnal

Fırat Yılmaz

Gülcan Ayral

Hatice Tosun

Müge Oskay

Salihcan Sezer

Tolga Esat Özkurt

Yavuz Yavuzer

İletişim

[email protected]

Press ESC to close