Kırıklar ve Oyunlar: Ahmet Erkam Saraç’tan “Battığımız Bataklar” – Hatice Tosun

Çeşitli dergilerde yer alan öyküleriyle tanıdığımız Ahmet Erkam Saraç’ın ilk öykü kitabı Battığımız Bataklar, Aralık 2023’te Can Yayınları aracılığıyla okurla buluştu.

Ahmet Erkam Saraç, öykülerinde aileler, çocuklar, ilişkiler, kayıplar izleğinde yarattığı atmosfer sayesinde oyun kuran, oyuna ortak olan ya da oyunu bozan kahramanlarla tanıştırıyor bizi. Bu kahramanlar kişisel hayatlarının duygusal, toplumsal, ekonomik hatta siyasi bataklarını kurutmaya niyet edip acıya batmış, acıda debelenmiş, kimi zaman acıdan çıkmış veya çıkamamış halleriyle oyuna kaldıkları yerden devam ediyorlar.

“Battığımız Bataklar” ve “Yeniden Oyna” öyküleri, önünde arkasında dolandığımız ilişkiler üzerinden düştüğümüz ilk batak oluyor.

Kitaba adını veren “Battığımız Bataklar” öyküsü, birbirlerini aileleri, varoluşları, sadakatleri, sıkışmışlıkları üzerinden kırmaya çalışan bir çifti anlatıyor. Derin içsel çatışmalarla, duygusal karmaşıklıklarla donatılmış Cenk ile Melek’in karakter gelişimleri, özellikle ilişkilerindeki çalkantılar ve geçmişle olan bağlantılar aracılığıyla başarılı bir biçimde yansıtılıyor. Hikâyenin atmosferini de karakterler arasındaki gerginlik, kırılganlık ve çatışma belirliyor.  İlk sahnede başlayan ev içi gerilimin öz değer konusunun, dış mekânlarda devam eden bar, sokak sahnelerinin geçmişle hesaplaşma konusunun, sonunda televizyondan yansıyan olayların da kimlik konusunun öykünün derinlemesine keşfedilen temaları arasında olduğunu gösteriyor. Böylece, Cenk’in başından beri fırlatıp kırmayı arzuladığı ancak kıramadığı o cam bardağa sıkıştırılan tüm bu kırıklar okuru oyuna ortak olunan bir finale ulaştırıyor.

“Yeniden Oyna” öyküsü de benzer kırgınlıklara sahip bir başka ilişkiyi bu kez Nihat’ın ardına gizlendiği oyun konsolu üzerinden anlatıyor. Hikâyeye hâkim olan gergin, dramatik atmosfer, gerçek ve hayali unsurları birleştiren anlatım tarzıyla yoğunlaştırılıyor. Nihat’ın zihinsel dünyasının gerçeğin sınırını aşması temel bir motif olarak işleniyor. Sevil ile ortaklaştığı tek konu olan kayıp ise, her iki karakter için de farklı anlamlarda yalnızlık, çatışma ve yüzleşme katmanı oluşturuyor. Gidenin arkasından hayatta kalabilmeyi kendilerine has yöntemleriyle sağlamaya çalışan bir karı-kocanın yeniden aile olma oyununa baştan başlamalarını okuyoruz.

Ahmet Erkam Saraç, kadın erkek ilişkileri, aile konuları üzerinden tasvir ettiği batağa “Murat Bir Baba Dese” ve “Tıraş Köpüğünden Bulutlar” öyküleriyle çocukları da dahil ediyor.

“Murat Bir Baba Dese”, babasının görüş günü için yola çıkan Şebnem’in erkek kardeşiyle kurduğu heceleme oyununu anlatıyor. Bu oyun içinde parçalanmış bir çekirdek aileyle parçaları toplamaya çalışan geniş ailenin debelenmesini okuyoruz. Öykünün atmosferi, çocuk dünyasına özgü dili, duygularla birlikte olayların da yalın bir biçimde ifade edilmesi, çıplak bir acıdan yakalıyor okuru. Öykünün asıl meselesi olan Şebnem’in baba özlemi, kardeşi Murat’ın babasıyla olan ilişkisi, özellikle ona baba dedirtebilme mücadelesi üzerinden hassasiyetle işleniyor.

 

“Tıraş Köpüğünden Bulutlar” öyküsünde ise Şebnem’in akranı Neva başka bir oyun kurucu olarak karşımıza çıkıyor. Ancak Neva, Şebnem’in naifliğine nazaran daha hırçın hamlelerle kuruyor oyununu. Büyüklerin dünyasında kendine yer açan değil büyüklere rağmen kendi yerini kabul ettiren karakteri, çocuk olmanın yenilmez hâkimiyetini hatırlatıyor. Babasının yeni kız arkadaşı Birsen’in, onun için süslü pastalar, parlak hediyeler yardımıyla yarattığı sahici olmayan aile atmosferini tek hamlede tıraş köpüğü gibi sıkıp dağıtıyor.

Saraç, kadın-erkek ve aile ilişkilerini gerilimi giderek artan yer yer saldırganlaşan, psikolojik temellere dayanan bir dil, değişken mekân detaylarıyla anlatırken çocuk ve yetişkin ilişkilerini oldukça yumuşak ancak can acıtıcı bir şeffaflıkla sunuyor. Böylece derinleştirdiği batağa son olarak “Koku” ve “İçimde Ahlak Yasası” öyküleri ile oyunu bozanları da ekliyor.

 

“Koku” öyküsü isimlerinden, statülerinden, hayatlarından alıkonmuş, yalnızca ranza numaraları ile anılan bir koğuş dolusu erkek mahkûmun ortasına atıyor bizi. Bir, üç, altı, iki, beş, dört, yedi diye tanıdığımız bu karakterlerin suçlarına veya suçlu olup olmadıklarına dair bilgimiz rüyalarından, ranzalarının konumlarından, hijyen durumlarından, orayı hak edip etmediklerine dair düşüncelerinden, nihayetinde yaydıkları kokulardan ibaret. Dilin güçlü ve etkili kullanımı, öykünün atmosferini, karakterlerin duygusal durumlarını yoğun biçimde yansıtıyor. Karakterlerdeki, farklı geçmişlere, kişiliklere, içsel çatışmalara sahip olma çeşitliliği öyküyü zenginleştiriyor. Öykü, boğucu bir ortamda geçiyor. Karakterlerin rüyaları ile gerçeklikleri arasındaki çatışma, sürekli gerilim beklentisi yaratırken aktif olarak dışarı atılamayan gerilim de mahkûm olma psikolojisini incelikle gözler önüne seriyor. Bu, giderek nefes almayı zorlaştıran atmosfer, oyunu bozup koğuşu kan kokusuna bulayan bir mahkûm ile yırtılıyor.

“İçimde Ahlak Yasası” öyküsünde ise oyunu bozan Yılmaz oluyor. Yıllar öncesinde arkadaşlık etiğine uymayan Cemil’e verdiği dersin adi bir suç sayılıp sayılmayacağı üzerine derin bir sorguya giriyoruz. “Koku” öyküsünde mahkûm edilmenin boğucu atmosferine eşlik ederken “İçimde Ahlak Yasası” öyküsüyle insan doğasının karmaşık yönlerinin, karakterlerin ahlaki çatışmalarının izlerini sürüyoruz. Bu çatışma, karakterlerin kendileriyle birlikte toplumla olan ilişkilerini sorgulamalarına da yol açıyor. Ve kendi ahlak yasasını toplumun yasaları ile ölçemeyeceğine inanan Yılmaz’ı bir oyunbozan, siyasi olarak buluyoruz.

Ahmet Erkam Saraç, sadece genel hatlarıyla bakmaya çalıştığımız Battığımız Bataklar’ı oluşturan yedi öyküsü boyunca evde, işte, okulda, yaşamın kişiyi konumlandırdığı herhangi bir mekânda kurulan ilişkilerin oyunlara, bu oyunların da nasıl bizi içine çeken kırıklarla dolu bataklara dönüştüğünü farklı pencerelerden dosdoğru bir biçimde anlatıyor. Bize de tıpkı vicdana ve yıldızlı gökyüzüne inanan Yılmaz gibi yaşananları okumakla kalmayıp yeniden yazmak düşüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Nisan Erdem, Everest Yayınları tarafından yayımlanan “Rüyanın Oltasında” adlı kitabının ardından Yavuz Yavuzer ile söyleşti.

Bağlantı profilde.

@1yavuzyavuzer
@nisan.e
@everestyayinlari
...

Ekibimizin üyelerinden Selnur Güneş, “Yıldızçiyi” isimli yeni öyküsüyle Yazı Işleri’nde.

Bağlantı profilde.

@selnurgunes
...

İlayda Özcan, “İlgili Edebiyatla” isimli yeni öyküsüyle Yazı Işleri’nde.

Bağlantı profilde.

@ilaydaa.ozcn
...

Senem Balaban, “Zavallı Yalnız Bilgisayar” isimli yeni öyküsüyle Yazı-İşleri’nde.

Bağlantı profilde.

@sen_emba_laban
...

Atakan Boran’ın yeni öyküsü “Eski Güzel Günler” Yazı İşleri’nde.

Bağlantı profilde. 📌

@atakanboran1
...

Tuğrul Karataş, “Kanlı Batak” isimli öyküsüyle Yazı-Işleri’nde.

Bağlantı profilde.

@tugrulkaratas
...

Gamze Güller, Everest Yayınları’ndan yayımlanan Zürafanın Bildiği kitabının ardından Yavuz Yavuzer ile söyleşti.

Bağlantı profilde.

@gamzegullergg @1yavuzyavuzer @everestyayinlari
...

Uğur Demircan “Masal” isimli yeni öyküsüyle Yazı Işleri’nde.

Bağlantı profilde.

Fotoğraf: Aydın Akburak
...

Sudenaz Kahraman, “Kül” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

Bağlantı profilde.

@sudenazzkahraman
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin son öyküsü “Bakkalın Oğlu” Sümeyye Batur’un kaleminden Yazı İşleri’nde.

@spslslsmy

Bağlantı profilde.
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin üçüncü öyküsü “Mavi Güneş” Enes Yazan’ın kaleminden Yazı İşleri’nde.

@enesyazan_

Bağlantı profilde.
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin ikinci öyküsü “Süt” Azra Ertek’in kaleminden Yazı İşleri’nde.

@azrertk

Bağlantı profilde.
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin ilk öyküsü “Radyo” Arman Yazan’ın kaleminden Yazı İşleri’nde.

@armanyazan_

Bağlantı profilde.
...

“Merhaba, ben Füruzan…”

Murat Uğurlu’nun kaleminden, üç uzun yaz ikindisinde yolunun kesiştiği Füruzan’a veda mektubu “Benim Füruzanlarım” Yazı İşleri’nde.

“İnsan olmak böyle bir şey midir acaba? Beşikten mezara upuzun, harcıâlem, manasız bir huzursuzluk…”

Bağlantı profilde.

@murat.vesaire
...

Van’da genç yazarlara, “Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak” isimli bir atölye veren Serpil Canalan bu yolculuğunu “Bir Çizgili Defter Meselesi” yazısıyla kaleme aldı.

Bağlantı profilde.

@serpilcnln
...

Mehmet Can Şaşmaz, “Ceza” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

Bağlantı profilde.

@mehmetcansasmaz
...

Ahmet Erkam Saraç, “Sakın Efsane Söyleme” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

@aerkamsarac

Bağlantı profilde.
...

Oğuz Dinç, “Herkesin Derdi Kendine” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

@oguzdinc_official

Bağlantı profilde.
...

Dilara Ulu, “İzafi Mesele” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

@dileabag

Bağlantı profilde.
...

Mehmet Can Şaşmaz, “Ödül” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

Bağlantı profilde.

@mehmetcansasmaz
...

Bu hata mesajını yalnızca WordPress yöneticileri görebilir
Hata: Erişim Tokeni geçerli değil veya süresi sona ermiş. Akış güncellenmiyor.

Yazı İşleri


Künye

Yayın Yönetmeni

Murat Çelik


Yayın Kurulu

Duygu Değirmenci

Elif Yeşilkaya

Eris İnal

Fırat Yılmaz

Gülcan Ayral

Hatice Tosun

Müge Oskay

Salihcan Sezer

Tolga Esat Özkurt

Yavuz Yavuzer

İletişim

[email protected]

Press ESC to close