Kiracım Bir Karga! – Çağın Erbek

Artan emlak fiyatları sonucu bahçe manzaralı saksımı bir kargaya kiraladım. İstanbul’un nezih bir mahallesinde parklara yakın, kedi, köpek, martı aileleri ile güvenli bir yaşam için DM’den iletişime geçen karga kiracımla bir süredir birlikte yaşıyoruz.

Eşe dosta böyle anlatmayı tercih ediyorum, çünkü aslında hikayem böyle değil. Kiracım karga -yani keşke öyle olsa- aslında bir işgalci. İstanbul’da artan emlak fiyatlarının her metrekareyi kiralanabilir yaptığını daha önce okumuştum. Mutfak-tuvalet birlikte 20 metrekare kompakt yaşam alanları, penceresiz eksi 5.kat 198 yıllık binanın yenilenmiş -2 +3 odalı dairesi, minik bir elden geçirmeyle toparlanacak -yani şapı atılmış, pencere çerçeveleri takılmış ve giderleri açılmış- üçgen salonlu daireler, minimalist bireylere uygun teras katı gökyüzü manzaralı hamaklar, deprem korkusu olanlar için kentsel dönüşüme girmiş apartmanların sığınakları…Ama bahçe manzaralı saksımın böyle bir emlak değeri olabileceğini, işgalci/kiracı kargaya kadar fark etmemiştim.

Bir gün sardunyanın yanına ektiğim papatyaların stres içinde olduklarını hissettim, sıcaktandır dedim. Bir süre sonra yerlere saçılmış topraklar gördüm, rüzgardır dedim. Bir gün baktım sardunya saksıda tek, papatyalar yok olmuş, ortalık perişan. Sardunyaya soruyorum, söylemiyor. Ama anladım bir şeyler var, biri dadanmış saksıma. Kanatlı mı, memeli mi diye düşündüm önce. Aklıma hemen bahçede ikamet eden Mırmır geldi. Balkondan sarktım, bahçeyle saksım arasındaki mesafeye baktım. Kediler bu kadar yükseğe zıplayabilir mi? Yok dedim bu Mırmır ya da başka bir memeli değil, kanatlı olmalı. Tam da çıkaramıyorum. Martı benim saksıma müdana etmez onu biliyorum. Güvercin desem, işgali bir eylem biçimi olarak benimseyeceğini sanmam, o daha çok barışla ilgilenir, ki şu sıra işi başından aşkın. Kumru veya serçe tantanaya bakılırsa çok küçük kalıyor. Buldum! İşgalcim bir karga olmalı!

Olmalı diyorum çünkü hiç karşılaşmadık. Benden zeki olduğunu biliyorum, sanırım cevize erişim konusunda sıkı bağlantıları var. Hafızasının benden iyi olduğunu da biliyorum, günlük kullanılan B12 takviyeleri karga hafıza teknolojisine göre çok gerideler. Keza hak mücadelesinde de iyi olduğunu düşünüyorum. Enflasyona uygun kira zammından mutlu olmayan ev sahibim, beşinci yılın sonunda evden çıkmam için arabulucu hakkını kullanırken, ben işgalci/kiracı kargamla komşusu sardunya üzerinden utana sıkıla ilişki kurmaya çalışıyorum. Ev sahibimi örnek alıp sardunyayı arabulucu yapmaya uğraşıyorum. Rica minnet zor durumda olduğumu kargaya anlatmasını bekliyorum. Saksı emlağımın gelirine ihtiyacım olduğunu, belki Almanya’dan oğlumun güvercininin gelebileceğini söylemesini istiyorum. Ne yazık ki doğa hukuku karganın yanında. Elimden bir şey gelmiyor!

Elden bir şey gelmiyor ama baktım benjamin, bodrum papatyası, sardunya falan hep tetikte. Ne huzurları kaldı ne bir şey. Bir de onlar beni darlamaya başladı. Yok efendim köyden hısım akrabası gelir, bizim saksılara dadanırlarsa, yok saksılar için güvenlik önlemleri yeterli değil, gece huzursuz uyuyoruz, çoluğumuzu çocuğumuzu sokağa salamıyoruz, yağmur yağsa geriliyoruz, serçe konsa bayılanlarımız oluyor…

Hay dedim İstanbul’un nezih bir semtinde emlak değeri yüksek saksı sahibi olan kafama. Hadi dedim bitki kiracılarımdan, her gün bana verdikleri huzurdan, güzelliklerden de mahrum kalmayayım, işgalci/kiracı karga için bir şeyler yapayım. Önce sardunyanın yanına yeni bitkiler ekmeyi denedim. Ben ektim o saksıdan attı, ben ektim o toprak eşeledi. Sonra aklıma korkuluk fikri geldi. Tarlalarda mısırları kareli gömlekli, şapkalı hacı korkuluklar korumuyor mu sonuçta? Benim emlak değeri olan saksımı da koruyabilir sandım. Sardunyanın da dolduruşuna gelip gittim parası neyse en kaliteli çalıdan bir korkuluk aldım. Böyle kumaştan elbisesi, şapkası falan… Bir ay sonra komşular bahçeye düştüğünü görmüşler. Karga itmiştir, bu bir cinayet dedim, kimse oralı olmadı. Psikolojisi bozulmuştu, intihardır dediler. Yazık oldu korkuluğa…

İyice sinirlendim, gittim bir rüzgâr gülü getirdim, saksının ortasına taktım. Renk renk böyle o kadar güzel ki…Bir de nasıl hevesli, en ufak rüzgâr esse fır fır. Tamam dedim, oldu bu iş!

Olmadığını İstanbul’un rüzgârsız, sıcaklık rekoru kıran bir gününde anladım. Balkona çıkayım da sardunyaya biraz su vereyim, sıcaktan bayılmasın dedim. Bir baktım sardunya saksıda yine tek. Yok artık ama ya! Söyleyin ne oldu, rüzgâr gülünün de mi psikolojisi bozuldu diye sordum hemen komşulara. Hayır, ama bir rüzgâra kapıldı, gitti dediler. Rüzgâr mı?  Siz birlik oldunuz da beni mi kandırıyorsunuz be? Ne gördünüz de hemen kargayı kollar oldunuz? Yıllardır yüz yüze bakıyoruz, bu havada hangi rüzgâra kapılmakmış bu böyle? Bekleyin siz, bekleyin, o rüzgâr tersine de döner elbet…Yaklaştım sardunyaya, birlik olup korkutuyorlarsa seni söyle, başka yöntemler de var aklımda dedim. Ama senin yanımda durman bu süreçte çok önemli. Beraber hareket etmemiz çok önemli…

Rüzgâr gülünü de kaptırınca aklıma yepyeni bir fikir geldi. Dedim ben en iyisi sigara izmaritlerini küllük yerine kendi özel mülküm olan saksıya atayım. Kokusu rahatsız eder kargayı da belki artık gelmez diye. Toprağa fidan diker gibi sıra sıra dizdim izmaritleri. O da işe yaramadı, kursaksız karga tüm izmaritleri aşağıya attı. Üstelik bir de apartmandan şikayetler gelmeye başladı; bahçeye izmarit atanlar var bu çağda olacak iş mi, biraz insan olun, şehirde yaşamayı bilmiyorsanız köyünüze dönün diye… Pencereyi açıp da sokağa karşı bağıramadım; hepsini o yapıyor, her şeyi karga yapıyooor!

Neyse gel zaman, git zaman ben yoruldum, sardunya da sıkıldı, sustu. Ama Allah’ı var işgalci karga sardunyaya hiç dokunmayınca, ben de komşular arkamdan konuşmasın diye saksıyı kiraya verdim dedim. Böylelikle karga benim işgalci kiracım oldu. Onca zaman geçti, hala bir saksı sahibi ve bitkilerine karşı sorumluluğu olan biri olarak saksıma zarar verirse diye içim pır pır.

Ama son zamanlarda o da biraz değişti bence. Artık yaşlandı mı nedir, saksıyı otel gibi kullanmaktan, sağa sola toprak saçmaktan, onu bunu aşağı atmaktan vazgeçti. Mesela geçen getirdiği cevizi yandaki skulent saksısına gömerken skulentin bir kısmını kırmış, ama bahçeye atmamış. Toprağın üzerine yavaşça bırakmış. Orayı depo sandı diye düşündüm. Ceviz, fındık dışında gerekliliğini anlayamadığım bazı lastik parçalar, jüt ipler, jelatinler de getirdi. Bazılarını geri götürdü, yenilerini getirdi.

Tüm bu rahatlığına ve ısrarına rağmen, daha hiç yüz yüze gelmedik. Nasıl yapıyor bilmiyorum tüm bu getir götür ben evde yokken gerçekleşiyor. Beni takip ettirdiğinden kuşkulanıyorum. Geçen gün sırf bu kuşku yüzünden aldım cevizini attım sokağa. Evden çıktığımı haber verenler, cevizini sokağa attı da desinler! İstesem o fındığı, cevizi yerim ben be! Saksı benim, gerekirse alır odanın içine koyarım. Yaparım bunu. Bazen sokağı gözlemliyorum, işgalci/kiracı kargamın hangisi olduğunu bulmaya çalışıyorum. Mahalledeki kargalara göz kırpıyorum. Sensin di mi ya, serseri seni diye…Yine de evde teksem sinekliği zorda kalmadıkça açmıyorum, ama istesem kırar yerim o fındığı! Al derim bunlar da kabukları. Buyur at bahçeye, nasılsa organik, laf olmaz…

Hani diyorum alsa fındığı, cevizi tamam sıkıldım İstanbul’dan, Kuzey Ege’ye gidiyorum ben dese! Trafiği de havası da suyu da batsın dese… Ben de başkasına kiralasam hemen saksıyı, iki ceviz üç fındığın üstünde bir kiraya. İyi olur bana da hem bir destek. Ama ya yeni gelen çok sıçan bir tür olursa, çoluk çocuk kalabalık gelirlerse mesela? Camı pencereyi açamaz olursam… O da korkuttu biraz. En azından işgalci/kiracı kargamın bana bir yükü yok, hakkını yemeyeyim. Ben yokken gelir, ben varken uğramaz bile. Belki rahatsızlık vermemek için. Aman sonuçta insanlar da saksı sahibi olunca bir şaşırıveriyor. Saksı da seramik olsa, plastik yeşil öylesine bir saksı işte alt tarafı. Aslında otursan konuşsan, onun da haklı tarafları vardır. Kim bilir neler gördü, ne şartlarda bulmaya çalışıyor o fındığı. Ay belki de bilerek benim saksımı seçti ne belli. Sonuçta dedim ya zeki hayvan. Gördü beni anlayışlı, eğlenceli, güzel bir kadın. Müzik zevkim falan çok iyi, geldi benim saksımı seçti. Bence öyle olabilir gibi. Çünkü karşı apartmanda çok geniş, zeytin ağacı manzaralı, seramik bir saksı var. Onu da seçebilirdi. Ama saksı sahibi adam meymenetsiz, burnu büyük bir tip. Bir erkek olarak bitki besliyor, saksılarına özeniyor falan diye oturup mahallece onu alkışlayalım istiyor. Ne münasebet!

Acaba gidip de biraz ceviz mi kırsam? Koysam saksıya her gün bir tane ne olacak sanki, çok mu büyük bir şey? O da bu kadar sinir stres içinde bir cevizin peşinde perişan olmaz. Beraber yaşar gideriz, anlaştıktan sonra…Aslında ben daha anlayışlıyımdır, politik bir görüşüm, duruşum vardır yani. Sonuç olarak biz onların yaşam alanını işgal etmişiz, böyle binalar falan…Öyle diyordu geçen biri, çok haklı. Sardunya beni biraz fiştekledi bence. Hep doldurdu alttan alta…Yok geldi çöktü saksına, yok daha bir kere seni insan yerine koyup karşına geçip doğru düzgün konuşmadı, yok mühim yerlerde abileri varmış. Dedi de dedi… Halbuki sana ne! Onunla benim aramdaki şey sonuçta… Ben de şiştim şiştim, evi kendime, saksıyı kargaya dar ettim. Gerçi dar ettim mi… Onun kanadı var, basıyor, uçuyor gidiyor. Kafasını dağıtıyor yeri geldiğinde. Ben evde kaldım, onun fındığını, cevizini konuşuyorum…

Ah biri geldi! Dur bakayım…

İşgalci karga beeey, siz misiniz? Bütün gün çok sıkıldım, kaçmayın, gelin n’olur!

ÇAĞIN ERBEK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Nisan Erdem, Everest Yayınları tarafından yayımlanan “Rüyanın Oltasında” adlı kitabının ardından Yavuz Yavuzer ile söyleşti.

Bağlantı profilde.

@1yavuzyavuzer
@nisan.e
@everestyayinlari
...

Ekibimizin üyelerinden Selnur Güneş, “Yıldızçiyi” isimli yeni öyküsüyle Yazı Işleri’nde.

Bağlantı profilde.

@selnurgunes
...

İlayda Özcan, “İlgili Edebiyatla” isimli yeni öyküsüyle Yazı Işleri’nde.

Bağlantı profilde.

@ilaydaa.ozcn
...

Senem Balaban, “Zavallı Yalnız Bilgisayar” isimli yeni öyküsüyle Yazı-İşleri’nde.

Bağlantı profilde.

@sen_emba_laban
...

Atakan Boran’ın yeni öyküsü “Eski Güzel Günler” Yazı İşleri’nde.

Bağlantı profilde. 📌

@atakanboran1
...

Tuğrul Karataş, “Kanlı Batak” isimli öyküsüyle Yazı-Işleri’nde.

Bağlantı profilde.

@tugrulkaratas
...

Gamze Güller, Everest Yayınları’ndan yayımlanan Zürafanın Bildiği kitabının ardından Yavuz Yavuzer ile söyleşti.

Bağlantı profilde.

@gamzegullergg @1yavuzyavuzer @everestyayinlari
...

Uğur Demircan “Masal” isimli yeni öyküsüyle Yazı Işleri’nde.

Bağlantı profilde.

Fotoğraf: Aydın Akburak
...

Sudenaz Kahraman, “Kül” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

Bağlantı profilde.

@sudenazzkahraman
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin son öyküsü “Bakkalın Oğlu” Sümeyye Batur’un kaleminden Yazı İşleri’nde.

@spslslsmy

Bağlantı profilde.
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin üçüncü öyküsü “Mavi Güneş” Enes Yazan’ın kaleminden Yazı İşleri’nde.

@enesyazan_

Bağlantı profilde.
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin ikinci öyküsü “Süt” Azra Ertek’in kaleminden Yazı İşleri’nde.

@azrertk

Bağlantı profilde.
...

Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak Atölyesi’nin ilk öyküsü “Radyo” Arman Yazan’ın kaleminden Yazı İşleri’nde.

@armanyazan_

Bağlantı profilde.
...

“Merhaba, ben Füruzan…”

Murat Uğurlu’nun kaleminden, üç uzun yaz ikindisinde yolunun kesiştiği Füruzan’a veda mektubu “Benim Füruzanlarım” Yazı İşleri’nde.

“İnsan olmak böyle bir şey midir acaba? Beşikten mezara upuzun, harcıâlem, manasız bir huzursuzluk…”

Bağlantı profilde.

@murat.vesaire
...

Van’da genç yazarlara, “Fikirden Kurmacaya Bir Öykü Yaratmak” isimli bir atölye veren Serpil Canalan bu yolculuğunu “Bir Çizgili Defter Meselesi” yazısıyla kaleme aldı.

Bağlantı profilde.

@serpilcnln
...

Mehmet Can Şaşmaz, “Ceza” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

Bağlantı profilde.

@mehmetcansasmaz
...

Ahmet Erkam Saraç, “Sakın Efsane Söyleme” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

@aerkamsarac

Bağlantı profilde.
...

Oğuz Dinç, “Herkesin Derdi Kendine” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

@oguzdinc_official

Bağlantı profilde.
...

Dilara Ulu, “İzafi Mesele” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

@dileabag

Bağlantı profilde.
...

Mehmet Can Şaşmaz, “Ödül” isimli öyküsüyle Yazı İşleri’nde!

Bağlantı profilde.

@mehmetcansasmaz
...

Bu hata mesajını yalnızca WordPress yöneticileri görebilir
Hata: Erişim Tokeni geçerli değil veya süresi sona ermiş. Akış güncellenmiyor.

Yazı İşleri


Künye

Yayın Yönetmeni

Murat Çelik


Yayın Kurulu

Duygu Değirmenci

Elif Yeşilkaya

Eris İnal

Fırat Yılmaz

Gülcan Ayral

Hatice Tosun

Müge Oskay

Salihcan Sezer

Tolga Esat Özkurt

Yavuz Yavuzer

İletişim

[email protected]

Press ESC to close